20 Ekim 2011 Perşembe

İsyan

Ne yaptık?

Biz İyiyiz Öyle Mi?

Kaşlarım çatık ve içimde koca bir nefret... Gel de gülümse, gel de hayata kaldığı yerden devam et. Unut hadi yine, tıpkı diğerlerinde olduğu gibi. İçine göm, kalbinde koca bir kabristan var sanki!

Sen Ne Zaman Sussan Ben Yazar Oluyorum

Seni sevdikçe büyüdü kelimelerim. Sen bana aşkı verdin, ben onları cümlelere çevirdim. Her cümlede seni yeniden sevdim. Seni sevdikçe yazdım, yazdıkça sana bağlandım. Bir tür zincirden oluşuyordu benim aşkım. Bileklerimi emanet ettim o zincirlere ve kölen oldum binbir kere.

Git (me)

Sen yoksun diye tersine mi dönecekmiş Dünya? Dönsün, zaman kaybetmesin o halde. Hissetmem hayat yerle bir olsa bile...

18 Ekim 2011 Salı

Şekersiz Kek

Şekersiz kekler yapmıştım bir kere. Çocuktum o zamanlar, hevesliydim sadece. Bütün malzemelerim tamdı da, nasılsa şekeri unutmuştum işte. Fırından çıktığında çilek soslu keklerim, baygınlık geçiriyordu tatlı krizlerim. Fakat hangisini ısırsam acıydı. Hangisini ısırsam şekerden yana şanssızdı.

Sevmek Yük Gelirse

Birini sevmek yük gelirse kalbine, vicdanını koy eline.

Kirli Beyaz Gelinlik

Yeni modaymış, kirli beyaz gelinlik. Her genç kızın hayalini süslermiş. İmrenirmiş izleyenler, kıskanırmış tüm güzeller.

Oysa böyle miydi eskiden? Kar beyaz olurdu gelinlik dediğin. Etiketiydi, saflığın ve masumiyetin.

Şimdi kirlenen, beyazlar mı gerçekten?

Yoksa genç kızlar mı asıl kirlenen, eskitilen?

Cinayet

Bir bakıma iyi bir şey galiba yalnızlık. En azından savaşların sadece kendinle. Bir başkasına laf anlatacağına, uğraş kendi deliliğinle! Öldürdüğün ruhun için hapis cezası da veren olmaz hem. Hem katil ol, hem maktul. Durma hadi, çek kendini vur!

Bu Şehir

Bu şehir; ıslak bütün taşları, hiç yaşanmamış aşkları, yersiz telaşları, mis kokulu aşları ve sessiz gözyaşlarıyla bile, sen kadar alamadı beni içine.

Rüyalardan Bozmadır Benim Ölümlerim

Derinde bir yerde, bilmediğim bir saatte, asla olmayacak bir şey oldu düşümde.

Uyandım birden bire. Nefes nefese...

Oysa Kimi Zaman...

...sadece sesini duymak yeterdi. 

Yalnızlık

Aklımın çeperlerinde dalgalanıyor yalnızlığım. Elimi uzatsam dokunabilirim sanki, o kadar yakınım. Bir bakıyorum yok olmuş, alabildiğine uzaktayım. Yalnızlık sabit değilmiş meğer, yeni yeni anladım.

Gün olur kalabalık dünyanın tek neferi olur beden, gün olur sorar kendi kendine "Bunca gürültü neden?". Sorular değişmez bir tek, gerisi gel gitlerdedir.

Yalnızlık, elde tutulamayan en gerçek şeydir.

Yalnızlık, gözle görülür en yalancı gölgedir.

Böyledir yalnızlık; ne önü bellidir, ne arkası bellidir.
 

13 Ekim 2011 Perşembe

Sonuçta Ölmeyecek Miyiz?

‎'Sigarayı Bırakmak İçin Hâlâ Bekliyor Musun?' başlığı altında okuduğum yorum, takdire şayan bir özgüven içeriyor:

"Sigarayı bıraksak da bırakmasak da, sonuç olarak ölmeyecek miyiz?"

Bu fikirdeki arkadaşları barındıran özel bi' eyalet kurup, içine tüm azılı katilleri dolduralım. Kessinler bunları, doğrasınlar, parçalasınlar.

E ne var?

Sonuçta ölmeyecek miyiz?

Nedir...

...bu gitmelerin bizimle derdi? Her yeni güne bir gidiş daha eklendi. Gelecek olanlar hatrına sıktık dişimizi. Yıllarımız gitti, gitmeler hâlâ bitmedi!

Kurmalı Saat

Duvardaki saate özendim bugün, buğulu bakışlarla. Ondaki muntazamlığı kıskandım galiba. Gözünün içine bakan insanlar ve ağzından her çıkana inananlar... Bir tür tapınak gibi benim duvar saatim, her saniye yalnızlığı yalanlar.

Dokunamadığımızda sevgiliye...

...gülüp geçerdik sadece. Çünkü bir nefesi yeterdi, sevdasından ölmeye. Uzakta olsa da önemli değildi ki. Yaşıyor olduğunu bilmek, en yakın mesafe gibiydi.

Böylesine seviyorduk biz işte. Öpmesek de olurdu, sevişmesek de...


6 Ekim 2011 Perşembe

Ağlıyordu Bir Kadın Daha


Düşlerinin eşiğinde kalırdı zaman. Kahrolurdu bir kadın, hayallerine dokunamadığından. Oysa iki lafından biri hayallerine uzatırdı elini. Boyu mu kısa kalmıştı düşlediklerinin? Yahut, boyu uzar mıydı bundan sonra, küflenmiş geleceğinin?

Sıkılıyordu İçim, Ben Yine Seni Sevdim

Kimi şeyler vardır, bin pişman eder seni. Çürür taze yüreğin, bir asırlıkmış gibi. Git gide yaşlanırsın, kalbin çıkar yerinden. Her ateş üşütür ellerini; yanmayı unutursun birden.

Oysa yanmak en ağır cezadır canı olana. Üşümekse bedel ödemenin bir diğer yolu galiba.

Ne zaman korksam seni kaybetmekten, o vakit üşürüm. Terim soğur, beynim uyuşur, yok olur gülüşüm.

Ne zaman ürksem, bir gün gidersin diye... O vakit hiç olurum, yaşarken ölürüm!






Sevdiğim Adama


Ben sana ellerim bomboş gelmiştim, bir ilkbahar sabahında. Güneş en az senin kadar çekingendi doğaya. Mis gibi kokuyordu her yan, kokun geliyordu burnuma. Sarıldım sana usulca. Masum bahanelerim vardı ne de olsa. Gülümsedin. Ve ben hayata ilk adımımı attım o anda.

Aşığım Sana

Aşığım sana! Bir çocuğun aşık olduğu gibi çikolataya. Mutluluk sarhoşuyken gönlüm, seninle dans eder gibi bulutlarda... Aşığım sana! Pembe kalpler halinde serilisin ruhuma. Bir diğer yarımsın benim, ne de olsa. Aşığım sana! Pamuk şekerden yapma bir kalbe sığdırdım varlığını; hem ölesiye, hem doyasıya... ♥

Sonum

Kalp kalp odalara ayırdım ruhumu. Gözlerinde aldı gözlerim soluğu. Bir nefeslik zamanım olduğunu bilsem mesela, dudaklarında harcardım ömrümü, en sonumu.





Sorularıma Tek Cevap, Senin Varlığın

Söylesene, kaç nefeslik sevdin beni? Mesela, sevdandan başın göğe değdi mi? Bulutlara dokundun mu aşkımıza tırmanıp, yere çakıldın mı yokluğuma ağlayıp?

Titredi mi vücudun bensizlik ateşinden? Kanındaki aşk oranı düştü mü hiç aniden?

Sahi, her zaman söylediğin gibi... Ölür müydün bensizlik çat kapı gelseydi?

Yahut sus, cevap verme bunlara. Bi' çılgınlık yapalım, kapılalım şu ana. İyisi mi, gitmeyelim birbirimizden. Zira ölsem bile, vazgeçemem asla senden.






Sana


Aklımla kalbimin kanlı savaşları arasında, tek ateşkes sendin aslında. Ve yaşam iksiriydin adeta, kan kaybından ölen ruhuma.

Bu yüzden en huzurlu limanım sen oldun daima.

Sığındıkça sığındım varlığına.

Sokuldum, kilometrelerce uzaktan dahi, yamacına.

Koynuna...

Hayatımdaki En Uzun Şey


Aklımdan geçen hiçbir cümle kısa olmadı bu zamana dek. Bu sebepten, sıkıldım çoğu zaman düşünmekten. Uzun süren şarkılarda yoktu sanki ahenk. Hep bi' mesafeli durdum bu yüzden müzikten.

Oysalarım


Oysa masallardan farksızdı hayat: Bi' bakmıştık; var oluvermişti karın altında bir kardelen, bi' bakmıştık; alıvermişti nefesimizi -sorgusuz sualsiz- 'Can Veren'.

Sen Gittikten Sonra


Ne kadar uzağa gidersen git, eskiler kalacak bıraktığın boşlukta.

Ben Bu Hayata Kısayım

Hayallerime dokunamıyorum! Git gide boyumu kısaltıyor hayat. Kısa pantolonlarımın paçaları değiyor yere. Yapışıp kalıyorum gerçeklere!



Geleceğim Dişlerini Biliyor Bana

Gelecekten korkmak, çıldırmış bi' pitbull'dan korkmaktan daha beter! "Hoşt!" desem kaygılı yarınlara, siyah bulutlar dağılır mı acaba?





Pes Etmek Üstüne Ve Başka Şeyler


Kimi şeyler hayatın hediyesi gibidir insana.

Düşlersin sadece, bıkmadan ve usanmadan hatta. Yeri gelir pes etmek istersin, pes etmek hafiflemektir zira.

Angut!

"Angut musun?" dedi kız, "Sana öyleyim." diye cevap verdi oğlan.

Kadın Olmak

 
Kadın olmak, bir lütuftur aslında.

Tebeşirlerini Özledim, Çocukluğumun


Renkli tebeşir tozlarının boğazımıza kaçması ve silgiyi kullanabilmek için yapılan tahta silme savaşları... Kaçımız kara tahtada ezilip giden o renk cümbüşünün, merak edip tadına bakmadık ki? Sebepsiz yere ateşlenmelerimiz, hep bu yüzden değil miydi? Yaramazlık yapanın kafasına inen bir tür balyoz... O kadar minik balyoz olur mu demeyin. O minik canavarı, bir de zavallı başımdan dinleyin.

Keşke

Keşke diyorum, seni de alıp yanıma, çocukluğuma dönebilsem. Sırf sen buradasın diye, kalıyorum şimdide. Oysa aklım her daim geçmişimde...



22 Eylül 2011 Perşembe

Ezilmiş Dondurma

Küçük bir çocuğun hayalleri kadardı aslında yaşam. O hayalleri her söndürdüğümüzde bir lokma nefes de yitti bizimle. Oksijen takviyeleri yeter miydi mutlu olmaya? Yahut kaç nefes geri verirdi, aynı hayalleri aynı çocuğa?

Can Çıkar, Huy Çıkmaz Felsefesi

Bir kere daha anladım, can çıkar huy çıkmazmış cidden. Nasıl geldiyse kişi, öyle gidermiş gerçekten. Umudum kalmadı, değişimlere dair artık. Ruh sabit kalarak öc mü alıyor bedenden?





Yağmur

Yağmur yağmıyor sanki, gök yerle bir oluyor. Tüm sema bir olmuş, üzerime geliyor. Halbuki ben severdim yağmurları. Güneş gibi yakmazdı, o gibi dağıtmazdı. Huzur verirdi yağmur, temizlerdi ruhumu. Hangi sel alıp gitti, son kalan huzurumu?

Zaten beni ıslatan yağmur da değilmiş ki. Gözyaşlarımdan büyük afet yok artık şimdi.






Kadın!

Kadınlar müsrif değildir oysa. Onları müsrif kılan erkeklerdir aslında. 

En Ölümcül Hastalık: Büyümek

Kısa etekleri olurdu umutların. Uçuşurdu rüzgârda usulca. Pembe ince çorabı kaçsa da gülerdi en acınası haline, kahkahalarla. Kahkaha atmak nefes almak gibiydi ona. Umutları ve kahkahaları eşliğinde dans ederdi hayatla. Gün olup büyüyeceği hiç gelmemişti aklına. Aynaya düştüğünde olgun yüzü, bir daha sığamadı kısa etekler içine. Büyümüştü ya... Hayalleri gibi bacaklarını da kapatmalıydı ne de olsa.

Ve pembe, sadece çocuklara yakışırdı aslında.

Büyümek böyle bir illetti ve o da karşı koyamadı bu hastalığa.

Öldü gençliği kollarında...






Bataklıktaki En İyi Saza İthafen

Boş kâğıt verdiğim 'Computational Methods in Atomic and Molecular Physics' sınavı sonrası facebook hayran sayfamı, hayattan tüm bezmişliğimle açtığımda gördüğüm şey, başka biri için gayet sıradan aslında; hayran sayısı 50 kişi kadar artmış durumda! O anda elimde olmadan gülümsüyorum hayata ve iç sesim dışa vuruyor:

"Satmışım sınavın osunu busunu, benim gerçek mutluluğum işte bu!"

20 Eylül 2011 Salı

Yalnızlığım Kadar Kalabalığım

Tıklım tıklımdı içim, aniden sen çıkageldin. En sakin yerim oldu yüreğim, içini yalnız sana tahsis ettim. Önceleri rahat ettin, sevindin. Sonra sıkıldığını fark ettin. Yüzün düşerken gözlerimden, buğulanıyordu dudaklarım. Ah, sana bir kere daha dokunsaydım... O vakit, yeniden canlanırdı belki kalabalıklarım!

Canından Çok Sevsene Beni?

Asla sevemezsin kimseyi, kendinden daha fazla. Susarsın saatlerce, yelkovan soluk soluğa... Egon ağır basar illa, illa savunursun benliğini. Yalana gerek yok, kimse kimseyi, canından çok sevmedi!





Tut ki!



Tut ki çatır çatır kırdım kemiklerini tüm hayallerin. Ne pansuman yaptılar ruhuna, ne iyileşebildi küskün tenin. Tut ki en yüksek kötülük dağının tepesinden attım bütün şehri. O şehir ki içinde saklardı seni ve beni. Biz yok olduk, o şehir infilak etti. Tut ki kimse oralı olmadı, biz ölürken birbirimizde; kılı kıpırdamadı sevgilerin.

Öylesine Vol. X

Bilmediğin şeyler var senin. Benim içimde saklı, sana asla söyleyemediğim... Öyle bir tıkanır ki boğazıma sana dair düğümlerim, çözmeye senin bile gücün yetmez sevgilim.

27 Ağustos 2011 Cumartesi

Boş ver!

Çok da yorma kendini, her şey olacağı yere varır derler. Zaten mutlu olman gerekseydi, elbet bulurdu seni de sevinçler!

9 Ağustos 2011 Salı

Uzaklığın Anatomisi


Ben, her sabah seni çekerim içime. Ciğerlerime dolarsın önce, sonra tüm bedenime... 


Hafif bi' karıncalanır ruhum. Bu tıpkı, açık havada oksijen çarpması gibi bi' durum. 

8 Ağustos 2011 Pazartesi

Midemde Var Kırk Kür; Sabah Ayrı Götür, Akşam Ayrı Götür!

Sağlıklı yaşamı öğütleyen ve bitkilerin yararlarına dikkat çekmek isteyen bir kitabı okuyorum şu sıralar. Doğanın mücizelerine hayran kaldığım bir gerçek, zaten ben sonsuz kere inanıyorum bitkilerin iyileştirme ve koruma gücüne. Lakin sağlıklı yaşamak, cidden zor zanaat; anlamış oldum milyon kere.

5 Ağustos 2011 Cuma

Toprak

Sonuçta ölmeyecek miyiz hepimiz? Şimdi ayırdığımız toprak bir değil mi, aynı toprağa gömülmeyecek miyiz?

4 Ağustos 2011 Perşembe

Aşk Yıllanmış Bir Şarapsa, Kadehler Yeter Mi Sarhoş Olana?

Yıllarca bekledim onu.


Hiç unutmam; gece, yastığa başımı koyduğumda ettiğim dualarım olurdu. "Her neredeysen gel artık, ihtiyacım var sana." derdim Bay Doğru'ma. 


Ve o gün, gözlerinde aşkı yakan bir adam duruyordu karşımda. Kimsenin bakamayacağı gibi bakıyordu bana ve çekiliyordu bedenim kokusuna.

2 Ağustos 2011 Salı

Ben Öyle Severim Ki Seni

Ben öyle severim ki seni... tuz buz olur kalbin. Yerle bir ederim yüreğini, çıldırmış bir cani gibi. Hiçbir hasret alıkoyamaz hislerimi ve hiçbir siteme yenilmez sevdamın derinliği.

Yorgunluğun İç Sesi

Sıkı sıkı tutunmayı düşlediğimiz hayallerimiz, üstlerine gittikçe kaçıyorlarsa bizden; soluk soluğa bu mücadele -hâlâ- neden?

Bal Rengi

Yürürken sana çıkan o labirentte, yolumu kaybettiğim her ana gözlerini sakladım. İşte; bu gece de sabah olmak üzere ve ben yine sensizliğe uyandım.





Önce Vatansever Olmalı, Sonra İnsansever... Yer Kalırsa Bu Yürek; Elbet Hayvan Da Sever!

Ölen kedi-köpekleri ardından depresyona girenler mi, şimdi tuttuğumuz yası didik didik edenler? Bizim bir Mehmed'imiz, sizin bin Çiko'nuza bedel!





Günaydın Gece

Ve uzun zaman sonra yeniden; günaydın gece... Geceye uyanıp aniden, gündüze uyuyorum sessizce.



Çok Geç Olmadan

Ölüm mü gerek illa ki bilinsin diye kıymetin? Bir ölüm nazarında yok olmuş bin nefesin.





Oysa Bu Bir İltifattır Aşka

Hava sıcakken aşk yaşamak, üstüne kusmuş sevimli bir bebeği kucağına almak gibi... Yine de hiçbir kusmuk, uzak tutamaz o bebekten beni!



Uykusuzluğuma Dair

Gece yaslanmışken sabaha karşı duvarına, uyku yaramaz bir çocuk olmuş dolaşıyor orada burada. Ah hınzır velet, bi' de kaçmasa...



Naftalin

Bi' bakmışsın dost sandıkların / Naftalin kokar olmuş sen gittiğinde / Ve kalmış hatıraların / Açılmayan sandıkların içinde.

Her Yeni Güzel Midir?

Başladığın noktaya geri dönmek, bazen düşündüğün kadar kötü değildir. Eskiler güzeldir bazen, hele çocukluk en güzelidir.

Yol Problemi

Neden insan alıştığı o yere / Kendine zarar vereceğini bilse bile / Gözünü karartıp birden bire / Geri dönüverir?

31 Temmuz 2011 Pazar

Kızlar Arasında

Kızın sevdiği adam, müsveddelik bi' adamdı. Şairane birinden kopya çekilmiş bi' ruhu vardı. "Sen," dedim usulca, "Çakmasına mı kaldın bu heriflerin kızım?" Ve ekledim; "Sen gibisine, en gerçeğinden ruhu ince bi' adam lazım!"

30 Temmuz 2011 Cumartesi

15'lik Küçük Kadına

Suskun ve çiçeği burnunda gelin, İzmir kokusunu çeker içine, doyamaz evinin tüm pencerelerini açar sonuna dek. Deniz evinde dalgalanır, o denize dalga olur. Yüreği sıkışır, yine de gülümser ister istemez. İzmir böyledir işte, ağlamak isteyeni bile gülümsetir; zorla ve belki sessizce.

Hiçbir Şey?

Yorgunluk çöktü üstüme. Hiçbir şey yapmıyorken de yoruluyormuş insan meğer. O kadar çok hiçbir şey yapmıyorum ki, halim kalmadı artık. 

"Twitter'a Yazacaktım Fakat Karakter Yetmedi" Yazısı



Çekip gitmeyi akıl edemedim senden. Oysa çok olmuştu sen gideli benden. Neyime güvendim de sevdim bunca bilmem ama, sensiz hazzetmiyor bu can bedenden!



18 Temmuz 2011 Pazartesi

Halet-i Ruhiye

Kimsenin, ruh halimi kontrol etmesine gerek yok. Gözyaşlarımın içine sakladım gülümsemelerimi. Selamı var her birinin, merak edenlere tek tek.

Yokluğundan Alâ Ceza Var Mı Bana?

Bilemez oldum artık, kime dileyeyim seni kendimden başka? Hangi duaya layıksın; dost başına ya da düşman başına? 

Her Ağladığın Omzu Dost Mu Sandın?

Oysa ben sadece gerçekten acıdığımda dayandım dost dediğimin kapısına, en sert halimle. Sertliğim dosta olmadı aslında, çaresizliğimi kapatmanın bir başka yoluydu o hallerim. O anda -ki anlıktır benim hüzünlerim- canını benimle birlikte acıtmış herkesten özür dilemeyi de bildim. En önemlisi de kestirip atmadım hiçbir dostluğu saniyesinde. Birkaç salise içinde tükettiğim aşklarım oldu evet, fakat ışık hızında tükenmiş hiçbir dostlukta payım olmadı şimdiye dek.

Yeni Bir Gün

Gülümsüyorsam şimdi ve bir çeşit umutsa içimdeki, masum şeylerin yakamı bırakmayışından aslında. Umut dolmak kadar güzel başka bir şey varsa eğer, o da âşık olmak galiba. 

İçerledim Çok Fena!

Asla öğrenemedim damat halayını. Ve hiç oynayamadım kız tavlasını. Bi' damat halayı, bi' kız tavlası...

Eh, boşa değil bu saçların sarısı. :)



24/05/2011  17.00

Farkındalık

Gerçek şanslarım var benim, kimi zaman hüzünlerim yüzünden ihmal ettiğim.


Beceriksiz Aşıklar

Hep çocuk kalsaydım keşke. Yahut çocuklar gibi bakabilseydim hayata, büyüsem bile.

Ve biz koca koca insanlar beceremiyoruz aşka bakmayı, yüreklerimizin gözüyle.

11/05/2011 09.00

Kategorize Aşk

Eğer gerçek aşklar kavgayla başlarsa, tatlı başlayan lakin kavga kıyamet süren aşklar hangi kategoriye girer acaba?

09/05/2011 23.00

O Piti Piti

Keşke biraz fazla yaratıcı olabilseydim. Olan biteni yazmak kolay da hayal dünyasını gerçeğe yansıtmak sadece çocukların işi galiba.

Biraz yaratıcı olabilseydim keşke evet, yahut hep çocuk kalabilseydim.

12/04/2011 23.00

Öyle Bir Eser Arada Ki

Adını koyamadığım bi' sessizlikte boğulurken ben, takatim kalmadı dudaklarımı kıpırdatıp da sana "Dur!" demeye. Dilersen git, hem de şimdi... Fakat ne hakkın vardı kendini bu kadar sevdirmeye? 



31/03/2011 09.00

Sen De Mi Brütüs?

Sıfır güven ve biraz da hayal kırıklığı...

Büyümek için bunlar şart mıydı?

08/03/2011 15.00

Hiçbir Ayrılık Bize Yakışmaz

Yazmam gereken yerlere büyük boşluklar koyuyorum. Söyleyemediklerime dönüp bakıyorum, herbirini yazmışım. Meğer, sustuğunda daha büyük cümleler kurarmış kişi. Öyle büyük olurmuş ki cümleleri, söylemeye dili varmazmış.

Ruhum Sarışın

Tam da şuradaydı aklım. Evet, tam buraya bırakmıştım ama geri dönüp baktığımda bulamadım. Yoksa aslında bende hiç akıl yoktu da ben onu hep emanette mi sandım? 


03/03/2011 11.00

Özlemlerim Dahi Yarım

Özlediğim şeyler var benim. 

Uyur Gezermiş Benim Uykularım

Tasını tarağını toplayıp gözlerimden giden uykuya tek kelime etmem bundan sonra. Ben onu beklemekten sıkıldım, o beni bekletmekten asla! Günlerce iç güveysinden hallice bir halet-i ruhiye içinde bıraksa da beni uyku mahmurluğum, olsun. Akıllıya gerek uyku, ben gibi deli varsın uykusuz dursun.

Dejavu

Bu kokuyu tanıyorum ben. Kırmızı gri karışımı bir koku ve hiç sevmiyorum bende yarattığı o tuhaf duyguyu. 

Aslında Haklısın Sevgilim

Karanlıktan tırsıyorum. Güneş'i sevmiyorum.

Sabrın Sınırda Olduğu Yer

Sınırsızca atıp tutmak kolay elbet. Fütursuzca savurup kelimeleri, darağacında duygu infazı yapmak da kolay tabii. Söylesin herkes rastgele, ağzına gelen her şeyi. Yargılamak keyif verir olmuş, anlamaya çalışmaksa sıkıcı. Doğruyu herkes bilir de, bilmemezlikten gelir. Oysa doğru denen şey çok da derinlerde değildir. Görmeyi "istemek" gerekir. 

Eksiğimsin

Aslında her birimiz, bir diğerimiz kadar eksik değil miyiz?  

15/01/2011 12.00

Kürkçü Dükkânı

Bırak mucizeler yaratayım sana. 

Akla Giren Şemsiye, Pembeyse Unutulmaz!

Fark ettim de yeniden o tuhaf duygusallığım geri geldi. O kadar da demiştim, düş yakamdan diye. Ne zaman ondan kurtulur gibi olsam bir şeyler keskin bir viraj alıyor hayatımda. Oraya buraya savruluyor kahkahalarım. Bulutlar kuruyor bembeyaz olana kadar. Oysa ben yağmur altında ıslanmaya bayılırım! Tabii başımın üzerinde pembe bir şemsiye varsa...

Bir Ömre Kaç Benlik Sığar?

Şimdi, dönüp kendime bir bakma vakti. Kendimde sakladığım her şeyi bir seferde görebilir miyim ki? 

Yeterince Büyük Müyüm?

Durup dururken tuz buz edilen kalbin kadar insansın aslında. 

Tepemdeki Tas

Sinirimin yüksek kat sayıları arasında matematiksel hesaplamalar yapıyorum. Tüm sonuçlar sıfır çıkıyor. Ne için emek harcıyorsun ki sen, sonuçta koca bir hüsran göreceksen? Hüsranın matematiksel halidir sıfır zaten. 

Canımı sıkmaya yeltenen herkes uzak dursun benden.

25/12/2010 22.00

Yaşamak Bahane İster

Hadi, biri bi' sebep söylesin bana, şu zehir şişesini bir kerede dikmemem için kafama!


23/12/2010 23.00





Soğuk Ve Fazla Karanlık

Tüm tadım kaçtı. 

Belki de her şeyi olduğu gibi bırakmak lazımdı. Büyü bozuldu, araba bal kabağına döndü. Saat gece yarısını çoktan geçti ve tüm günah keçileri başıma üşüştü. Şimdi, ışıkları kapatıp kendimle başbaşa kalma vakti. Futursuzca ve hatta "gerçekten" umursamayarak!



16/12/2010 10.00

İtiraflar Tuhaftır

Nankörüm.

Üzerimdeki şalla, çok sevdiğimi iddia ettiğim soğuktan korunduğum için.



14/12/2010 22.00

Kalmak Daha Zor Belki

Baş ağrısı ve biraz da halsizlik... Ama değdi. 

Hayatı Terk Etmek Üzerine

Her gece yatmadan önce ettiğim bir dua var, sevdiklerimin acılarını yaşamamak için... Çünkü en çok gidenler acıtır, bir daha dönme umutları olmadığından. En çok korkulan şeydir bu, en çok kaçılan... 

Saçmalamak Sanattır

Bir günde 723938923 kere blog yazan biri oldum çıktım. Yazmaya mı susadım, yoksa hayatım film şeridinden de mi hızlı değişim gösteriyor bilmiyorum. Tek bildiğim monotonluğumu sevmediğim. Milyon kere blog yazıyorsam eğer, demek ki monoton değilim! 

Anlamlandıramadıklarım

Hem sıkılıp hem de heyecanlanıyor olmak genel bir hastalık mıdır, yoksa yalnızca nev-i şahsıma münhasır bir tuhaflık mıdır?

02/12/2010 00.00 

Son Defaymış Gibi

Şşş... Sessizlik...

17 Temmuz 2011 Pazar

Ortaya Karışık, Bol Sancılı

Bu aralar tangoya merak saldı bu pembe hatun. Hani dans etmekten çok onu izlemek,"Ben de ben de!" demekten çok o etkileyici tango müziğini dinlemek pek bi' cazip gelir oldu. Öyle ki, arka fonumda hep bi' tango müziği... (Evet, benim bi' arka fonum var.)

Çölde Arayış

Bi' devesi vardı bahtsız bedevinin. Çölde kutup ayıları falan...

Kalbimin Hatrına

Benim aklım ve aynı zamanda fikrim neresi olduğunu bilmediğim bi' yerde fink atadursun, sinirlerim bende bulabildikleri en yüksek tepeye kadar çıktılar. İndirmek ne mümkün onları, yazık ki bir kere zıpladılar! 

Küsebiliyorum, Öyleyse Varım!

Şimdi şurada "Küstüm." şarkısını çalmak vardı ya... Neyse ki o kadar kaybetmedim kendimi. Bir küslüğüm var tabii. Nasıl olmasın ki?

Hava da soğuk, üşümekle meşgulüm. 

Ne ile meşgul olduğum da önemsiz gerçi; rahatsız edilmek istemiyorum.



22/10/2010 00.00 

Şarkılarda Buluşuruz

Ben sussam da hep şarkılar konuşsa yerime. Yorulmasam kelimeleri sıralayacağım diye. Sana gelse tüm şarkılar, ben yine sussam. Üşüdüğümde bir tek seninle ısınsam...


21/10/2010 23.00 

Geç Değil Mi Be Peri?

Çağrıma kulak verecek şeyin, ilhamın kaprisli perisi olacağı gelmezdi aklıma. Hani o tepeden tırnağa kendini beğenmiş haliyle bana da uğradı ya, ölsem de gam yemem artık. 

Yazasım Var Da İlham Perim Yok

Hâlâ...

İlham perisi beklenmekte.

Nerede bulabilirim seni, hangi kıyıda köşede? Bana da bir şeyler bulamaz mısın, saklandığın o delikte?



16/10/2010 13.00 

Periler Kıskanır Beni

Ben de ilham istiyorum! 

Bana neden uğramıyorsun "pembe, sevimli, sarı saçlı" 
ilham perisi? Beni bu kadar kıskanmana gerek yok ki. 



14/10/2010 01.00 

Artık Çok Fazla Off'luyorsun

Bu aralar deli gibi yazıyorum. Önüme gelen her yeri karalamak, kelimelere boğmak istiyorum. Öyle ki, bu benim deşarj olma yöntemim; yeni keşfettim. Çok fazla yazdığımda anlayın ki, iyi değilim.

Hadsiz!

Saatlerdir, önüme gelen herkesin bloglarından rastgele birini açıp okuyorum. Kişileri de rastgele seçiyorum. Eskiye dair ne varsa anımsamak, varsa bilmediklerim öğrenmek istiyorum. Yalnız, bir tek kendi eskilerime bakamıyorum. Benim eskim acıtıyor yenilerimi. 

Eski İyidir

En son çılgınlık tutkuma yenik düştüğümde, bunun bana iyi geleceğini sanmıştım. Önümde serilen o güzel şehir, hayatımı değişirecekti belki de. Kim bilir, yeniden bambaşka kokabilirdim. Kokumun rengi umrumda olmazdı; sadece yenilenmeliydim.

Yeşilçam Tadında Hayatlarımız

Hani klasik Türk filmlerinde olur, "Yine mi?!" der der izleriz. Saf ve masum taşralı kız evini terk eder ve İstanbul'a gelir. Sonuç bellidir; kötü yola düşecektir. Lakin bazı akranları bu durumu biraz da olsa "lehine" bir hâle getirmeyi başarmışlardır. Her günahında biraz daha üne kavuşan genç kızlar, bir süre sonra yıldızlaşırlar.

Aşk Acıtır

Bu aralar bi' melankoliğim bi' melankoliğim ki anlatamam. Cıstak cıstak şarkılar dinleyip dans eden halimden eser yok. Böylesi ilk kez geliyor başıma. Sakin olsun da benim olsun mantığını benimsediğim görülmüş şey değil oysa. 

Masallardan Arda Kaldım

Kime ne kadar dokunsam bilemedim. Dokunamıyorum, adeta çarpıyorum çünkü bu aralar. Gerçek ne kadar içindedir hayatın? 

-Hiç.

Alın-tı!

Alıntıları sevmiyordum ben, aslında hâlâ sevdiğimi söyleyemem. 

"Umut fakiri bu coğrafyada gözlerin gerekliydi. Gözlerin bir parça su gibiydi, bir dilim ekmek... Gözlerin çok zaruriydi. Yüzünü çevirmeseydin eğer, bir sürü ceset dirilecekti."

Yine de ruhuma iyi gelebilecek bir şey yazmaya mecalim yok şimdi. 



24/08/2010 11.00 

Evde Kalma Korkusu

Kim demiş bekarlık sultanlıktır diye? Kim dediyse tacıyla külahımı yer değiştireceğim de!



Tıp!

Sıkıldım bu hayattan. 

Zira, suskunluğum hep bundan.



07/07/2010 06.00 

İç Şarkımdan Tempolar

Yılbaşına kadar yazmama kararı almıştım aslında. Biliyorum, daha aylar var yılbaşına. Ama zaten duramıyorum ki yerimde! Yazmayınca dilsiz hissediyorum kendimi, bu bi' tek bende mi oluyor ne?

Düzensizmiş Meğer Şu Düzen Denilen

Hayat öyle acımasız ki, oyunu kurallarına göre oynamak gerek. Kuralların dışına çıkmak -haklı bile olunsa- bir nevi ceza bahanesi sonuçta. Bahanelerin ardına sığınmadan, devam etmek gerek olması gerekenlere. Rolse rol, oyunsa oyun.

Ben Özlemedim Ki Seni Saçım Özledi

Her daim değişen şeklime şemalime, sonunda mantıklı bir açıklama getirebildiğimi farkettim. Evet, depresyondayım! 

Özledim

Hayatımın satır aralarına dokunsa da yalnızlıklar, olduğum yerden çok uzakta olsan da şimdi, bazen iç geçirsem de hayaline elimde olmadan, özleyebilmek de güzel seni sevgili. 

İstanbul Yakışırdı Bizim Aşkımıza

Dört bir yanımı kuşattı yazı yazma hevesi. Heveslerime daha bir bağlıyım şimdi. Mutlulukların çoğu hep, en geç kaldığım yerdeydi. Sahi, her sevince geç kaldım ben değil mi? Geç gelecek tüm mutluluklara açık kapılarım, yeter ki sevinçten çılgına çevirsinler beni!

Alıngan Bir Bunağım Ben

30'lara yaklaşıyor olmanın yaşattığı bir tür yaş sendromu olabilir her şeyin sebebi. Orta yaş fikri çok da hoşuma gitmiyor aslında. Önceleri çok net fikirlere sahip değildim 30'lu yaşlar konusunda. 25 kapıya dayanınca anladım; yaşlanıyorum baya baya!

Doyamadığım Adama

Sonuda bitti!
Özlediğim her şey benimle şimdi. 

İç Sesime İtiraflar

"Yorucu evet! Çok yoruldun Sheydosh itiraf et!"

İtirafların ardı arkası kesilmiyor bu günlerde. Kendi kendime bile itiraf edemediğim onca şey varken hem de. Bir şeyi çok isteyip de, istediğimi söyleyemediğim çok nadirdir özünde. O nadir günlerden birini mi yaşıyorum ne!

Yalan!

Sebepsiz ruh hallerim var benim. Bilen bilir, olmadık zamanlarda olmadık şeyler hissederim. Öyle bir ruh hali kalıntısı işte şimdi de dinlediğim. Öyle ki, çok mutlu bir zamanımda keşfetmiştim. Herkes dinlesin istedim. Herkes biraz karışsın, bir miktar bana benzesin, ben gibiler artsın istedim belki de. 

Kalbimin Sahibine

Çok soğuk bu şehir. Soğuk, ama üşümüyorum. Pembe gül bahçelerinin içinden geçer gibi, seni yaşıyorum. En toz pembe halimsin çünkü, en çok bu halimi seviyorum.

Güller

Sensiz ne anlamı var ki ardında sessizce bırakıp gittiğin güllerin? Sensin benim tek istediğim. Yokluğun en yorucu sürprizim zaten, kaç yazar deste deste gül koksa evim...


04/11/2010 11.00

Şimdi Uzaklardasın

Yok artık, benim yaptığım düpedüz şımarıklık!

Bazı Günler Güzeldir

Ne güzel bir gün bugün! 

Tarifsiz bir zamanda

Yüzündeki gülümseme kadar nefes alma tutkum. Aşkımız uğur getirsin sana, en alımlı mutluluğum!






Not: Hayatımın tek aşkına... Tek ve sonsuz aşkına...

Gelevera Deresi

Öyle bir şey söyle ki bana içinde terk edilmişlik olmasın. Gitmek olmasın ve sınırsız beklemek... 

Şa La La!

Çocuk ben! Belli ki vazgeçemeyeceğim çocuk kalmak fikrimden. Yaşım kaç olursa olsun kimse almasın çocukluğumu benden.


03/30/2010 18.00

Aşk Mı, O Da Ne?

Aşk için acı çektim.
Aşk için sabrı tükettim.
Aşk için çok yol katettim.
Aşk için ruhumu katlettim.
Aşk için gözyaşı döktüm.
Aşk için ruhumu söktüm!
Aşk için kendimi buldum.
Aşk için kayboldum.

İçmeden Sarhoş

"Kafan mı güzel senin?"

Kelimelerim



YAZAMIYORUM!

Bilinmeyen bir zaman

Ruhum bu aralar hiç olmadığı kadar yeni bi' modda. Yok şimdilik o duygusal kız buralarda!

Sıradan

Sıradan bir gün ve ben aynıyım yine.

Yeni Bir Yıl

Yeni bir yıl ve yeni umutlar eşliğinde vals yapan hayallerim...
Bu blog dir.