13 Ekim 2011 Perşembe

Kurmalı Saat

Duvardaki saate özendim bugün, buğulu bakışlarla. Ondaki muntazamlığı kıskandım galiba. Gözünün içine bakan insanlar ve ağzından her çıkana inananlar... Bir tür tapınak gibi benim duvar saatim, her saniye yalnızlığı yalanlar.
Onun kadar olmayı geçtim de, eski model bir saat olabilseydim keşke. Kurulduğunda şakıyan, kurulmadığında susup oturan... Zavallı ve kendi halinde bir yalnızlığı olan... Duv...ar saatinin özgürlüğünü dahi kıskanmayı unutan, ona özenmek hissinin varlığından bihaber olan...

Sen çok mutlu olurdun hem, o eski saatlerden birini bana uyarlasan. Senin istediğin kadar yaşardım o zaman. Senin istediğin kadar kendim olurdum, fazlası yalan dolan... Fazlası, kendi hayatımdan çalmak olurdu o an.

Sana ait olan, asla benim olmayan... Hayatımdan...

Kurmalı bir saat olmalıydım ben; beynim ve hislerim kendi bünyeme zarar ziyan.

Senin beynin, senin isteklerin ve senin hissettiklerin ikimize yeter de artar nasılsa. Sen yerime düşün ve bir saat misali kur beni. İstediğin ölçüde gülümserim, istediğin ölçüde ağlarım belki.

Gün olur ölüm gelir, o vakit dinleyemem seni. Çeker giderim illa ki.

Başıma buyrukluğum için, şimdiden affet beni sevgili.
 
 

0 yorum:

Yorum Gönder

Bu blog dir.