Adını koyamadım önce;
Gözucuyla bir baktım suretine.
Tenin öyle güzel kokuyordu ki
Ve gözlerin öylesine yakıcı,
Atladım sana varabilmek için geçmişimin üstünden.
Bu matemin adı hasret sevgilim,
İnadına sevda kokuyor yokluğun.
Bir ben duyuyorum bu kokuyu,
Bir ben biliyorum.
Sensizlik de olsa yaşadığım,
Sana ait ya...
Onu da seviyorum.
Şu anda, beni nasıl acıttığını yazmak için çabalıyorum, ama beceremiyorum. İnsan bi' çok acırken susarmış zaten, bi' de çaresizken... Bendeki durumsa ikisi birden. İkisini birden kaldıramaz sanırdım kalbim, güçlü çıktı o da gerçekten!
Epeydir seni ihmal ettim. Pembe Bigudi'yi daha çok sevdiğimden değil inan, sadece onda daha sınırsız iç çekişlerim. Sen biraz kısa kesmeyi sevdiğinden, seninle dertleşmeyi ne zamandır beceremiyordum ben. Zaten bilirsin beni, bir yere yazsam ötekine yazmaya üşenir bu tembelin eli.
Evet tembelim! Uyuşuğum, isteksizim. Hangi işin başına geçersem geçeyim, bir yerde tıkanıyor enerjim. Bilmiyorum neden, belki de artık hayata güvenmediğimden. Ne olacak yani, dağları devirsem? Ne olacak uçarak yaşasam, koşarak ölsem?
Sonuçta hepimiz aynı yolun yolcusu değil miyiz?
Bunları düşündükçe daha bi' yayılıyorum yatağıma. Ve şarkılar söylüyorum fısıltıyla. Bağıra bağıra şarkı söylemek de nesi? Yeter mi bu kızın ona enerjisi?
Kaşlarım çatık ve içimde koca bir nefret... Gel de gülümse, gel de hayata kaldığı yerden devam et. Unut hadi yine, tıpkı diğerlerinde olduğu gibi. İçine göm, kalbinde koca bir kabristan var sanki!
Seni sevdikçe büyüdü kelimelerim. Sen bana aşkı verdin, ben onları cümlelere çevirdim. Her cümlede seni yeniden sevdim. Seni sevdikçe yazdım, yazdıkça sana bağlandım. Bir tür zincirden oluşuyordu benim aşkım. Bileklerimi emanet ettim o zincirlere ve kölen oldum binbir kere.
Bir bakıma iyi bir şey galiba yalnızlık. En azından savaşların sadece kendinle. Bir başkasına laf anlatacağına, uğraş kendi deliliğinle! Öldürdüğün ruhun için hapis cezası da veren olmaz hem. Hem katil ol, hem maktul. Durma hadi, çek kendini vur!
Canı sıkılıp blog yazarlığı modasına uymaya çalışanlardan değilim. Hatta uzunca zaman blog yazarlığı yapmaktan kaçtım. Bakmayın her yere kelimelerimi savurduğuma, ben yazılarımı oldum olası çok kıskanırım. Pembe Bigudi'nin oluşmasındaki asıl amaç, yazılarımla hayat bulabilmek. "Neden Pembe Bigudi?" diye soranlara da hak veriyorum. Duygusal Kızın İçli Blogu tadında birçok gamlı yaslı isim seçilebilirdi illa ki. Edebi içerikli, yazım kurallarına dikkat edilerek yazılmış yazılarla bezeli bir blog'dan öyle isimler beklenirdi değil mi? Bigudi kısmı bana kalsın, Pembe'den bahsedeyim ben. Yazmak ve pembe... İkisi de aynı huzuru getiriyor bana, ben istemeden. Düşündüm ki benim doyum almam için yaptığım işten, hem kalemim olmalı, hem de pembelerim... Burada pembe hayaller kurabilir, hayata farklı bir pencereden bakabilir, âşık olabilir, nefret edebilir, nefes alabilir, ölebilir, yeniden doğabilir ve hatta kaldığınız yerden devam edebilirsiniz. Bu blog'daki yazılar, yüreklere dokunma odaklı yazılmıştır. Ayrıca, hiçbir yazı izinsiz yahut kaynak belirtmeksizin kopyalanamaz, çoğaltılamaz. Bu şartlar altında, iyi okumalar herkese. Pembe hayallerim eşliğinde, renkli hayaller edinmeniz dileğiyle!